Dünya genelinde geniş yankı uyandıran ismiyle Türk gazeteciliğinin önemli sembollerinden biri olan Nihat Genç, ne yazık ki hayatını kaybetti. 1961 yılında İstanbul’da doğan Genç, Türk medya tarihinin çarpıcı savunucularından biri olarak tanındı. Yıllar önceki yazıları ve cesur haberleri ile hem okuyucuları hem de meslektaşları arasında büyük bir saygı ve hayranlık kazandı. Nihat Genç’in ölümünün ardından sosyal medyada, kamuoyunda büyük bir üzüntü yaşanıyor. Onun kalemi, düşünceleri ve cesareti her zaman hatırlanacak.
Nihat Genç, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, meslek hayatına gazeteci olarak başladı. İlk yazılarını yerel gazetelerde yayımladı ve kısa sürede ulusal medya kanallarında söz sahibi oldu. Kendi kendine yetiştirdiği bir gazeteci olarak, özellikle köşe yazılarıyla dikkat çekti. Kendine özgü ve sokak diliyle yazdığı metinler, okurlarını adeta cezbetti ve hemen her yazısında sosyal meselelere dokunan bir üslubu tercih etti. Genç, sıradan bir gazetecilik yaklaşımının ötesine geçerek, toplumsal adaletsizlikleri, insan hakları ihlallerini ve siyasi yozlaşmayı cesur bir dille ele aldı.
Nihat Genç, yalnızca bir gazeteci değil, aynı zamanda bir yazar ve düşünürdü. Yazın hayatı boyunca kaleme aldığı eserler, Türk edebiyatına önemli katkılarda bulundu. “Küçük Adamın Günlüğü” ve “Yok Olmuş Bir Şehrin Hatıraları” gibi eserleri, hem edebiyatseverler hem de genç gazeteciler için önemli birer kaynak haline geldi. Yazdığı kitaplar ve makaleler, bireylerin düşünce dünyasında devrim yarattı. Aksiyonu ve toplumsal meselelere duyarlılığı, onu sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bir toplumsal hareketin simgesi hâline getirdi. Çoğu zaman, yazılarında politik duruşunu cesurca ifade eden bir üslup benimsedi ve bu da onu daha çok sevilir kıldı.
Nihat Genç’in bırakmış olduğu miras, yalnızca yazdığı metinlerden ibaret değil. Medya sektöründeki birçok genç gazeteci, onun cesaretinden ve düşünce özgürlüğünden ilham alarak kendi kariyerlerini şekillendirdi. Türkiye'de medyanın durumu, Nihat Genç'in eleştirileri ve yazıları sayesinde tartışmaya açıldı. Kendisi, dijitalleşen dünyada gazeteciliğin geleceğine dair önemli uyarılarda bulundu ve genç gazetecilerin daha doğru, daha cesur ve daha eleştirel bir tutum benimsemeleri gerektiğini savundu.
Bugün, Nihat Genç’in kaybı yalnızca medya camiasında bir kayıp değil, aynı zamanda toplumun düşünsel yapısında bir boşluk oluşturdu. UNESCO ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından sık sık vurgulanan ifade özgürlüğü, onun hayatı ve kariyeri boyunca öncelikli bir konu olmuştur. Farklı alanlarda, farklı kesimlerden pek çok insan onun düşüncelerini benimsedi ve bu nedenle Nihat Genç’in düşünceleri, gelecekteki nesillerin gazetecilik ve ifade özgürlüğü konusundaki mücadelesine ışık tutmaya devam edecektir.
Sonuç olarak, Nihat Genç’in anısı her zaman yaşatılacak ve eserleri unutulmayacaktır. Onun hayatının son bulması, bize sadece bir kaybın acısını değil; aynı zamanda bağımsız düşünce ve ifade özgürlüğünün ne denli önemli olduğunu yeniden hatırlatmaktadır. Yasakların, yasaklamaların ve baskıların olduğu günümüzde, Nihat Genç’in cesur kalemi bizlere ilham vermeye, yol göstermeye devam edecektir. Türk gazeteciliği, bu kayıpla büyük bir boşluk hissetse de, onun mirası gelecekteki gazetecilere cesaret vermeye devam edecektir.