Son günlerde, Avrupa'nın dikkatleri İstanbul üzerine yoğunlaştı. Türkiye'nin uluslararası politikadaki etkinliği ve stratejik konumu, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kaygı yaratmaya başladı. Bu kaygıların sebepleri arasında Türkiye'nin iç politikaları, Doğu Akdeniz'deki enerji mücadeleleri ve dış politikadaki tutumları yer alıyor. Özellikle, AB'nin bazı ülkeleri, Türkiye'nin son dönemdeki hareketlerini değerlendirmek amacıyla yaptırımları devreye alma şansını göz önünde bulunduruyor.
AB, Türkiye'nin izlediği politikaların uluslararası normlara aykırı olduğunu düşünüyor. Bu bağlamda, insan hakları ihlalleri, basın özgürlüğü konularındaki kısıtlamalar ve bölgesel gerginlikler, yaptırım uygulama gerekçeleri olarak öne çıkıyor. Özellikle Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arama faaliyetleri, Yunanistan ve Kıbrıs ile yaşanan anlaşmazlıklar, AB'nin Türkiye'ye karşı sert tepkiler vermesine sebep olmuştur.
Avrupa'nın lider ülkeleri, yaptırımların sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi sonuçları da olacağına inanmaktadır. Bu yaptırımların Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarına zarar vermesi, uzun vadede Türkiye'nin stratejik hedeflerine ulaşmasını zorlaştırabilir. Ayrıca, mevcut durum, Avrupa ile Türkiye arasında yeni bir diplomatik krizin tetikleyicisi olabilir. Ekonomik yaptırımlar, Türkiye'nin bazı sektörlerinin yanı sıra ülke içinde istihdam ve büyüme üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
Türkiye'nin uluslararası arenada karşılaştığı bu durum, sadece AB ülkeleri ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer batılı ülkeler de benzer yaptırımları gündeme getirebilir. Bu tür bir uluslararası baskı, Türkiye'yi siyasi ve ekonomik açıdan daha fazla izole edebilir. Uzmanlar, bu durumun Türkiye'nin dış politikada daha sert hamleler yapmasına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Böylece, hem iç hem de dış politikada daha büyük bir belirsizlik ortamı doğabilir.
Öte yandan, yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı, AB içindeki siyasi dinamiklere de bağlı. Bazı ülkeler, Türkiye ile olan ticari ilişkilerini göz önünde bulundurarak yaptırımlara karşı çıkabilir. Bu durum, AB'nin ortak bir tutum sergileyip sergilemeyeceği konusunda ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Ancak, birçok ülkenin Türkiye'nin izlediği politika karşısındaki tepkisi oldukça sert; bu da yaptırımların devreye girme olasılığını artırıyor.
Özetlemek gerekirse, Avrupa’nın İstanbul’a olan ilgisi, sadece tarihi ve kültürel değerlerle sınırlı değil. Türkiye'nin güncel politikaları, uluslararası ilişkilerde önemli bir gündem maddesi olmaya devam ediyor. Özellikle, olası yaptırımların getirileri ve götürüleri, hem Türkiye hem de Avrupa için kritik bir öneme sahip. Yaptırımların devreye girmesi durumunda, bu iki bölge arasında yaşanacak diplomatik gerilim, hem ekonomik hem de sosyal anlamda yansımalarını bulacaktır. Türkiye’nin bu süreçten nasıl bir tavır alacağı ise ilerleyen dönemlerde netlik kazanacak.