Birleşmiş Milletler'in nüfus projeksiyonlarına göre, 2070 yılına doğru dünya nüfusu önemli demografik değişimlere sahne olacak. Afrika kıtası, genç ve hızlı büyüyen nüfusuyla küresel arenada ön plana çıkarken, Avrupa ve Asya’da yaşlanma ve nüfus düşüşü dikkat çekiyor.
Afrika, doğurganlık oranlarının yüksekliği ve genç nüfus yapısıyla 21. yüzyılın sonlarına doğru dünya nüfusunun en büyük payına sahip olma yolunda ilerliyor. Nijerya gibi ülkelerin nüfusunun yüz milyonlarla ifade edilen artışlar göstermesi beklenirken, Sahra Altı Afrika, ekonomik ve sosyal gelişim için büyük potansiyel taşıyor.
Öte yandan, Avrupa’da nüfus düşüşü ve yaşlanma eğilimi sürüyor. Birçok Avrupa ülkesinde doğurganlık oranları yenilenme seviyesinin altında seyrediyor. Bu durum, iş gücü sıkıntısını ve sosyal güvenlik sistemlerine yönelik baskıyı artırıyor. Asya’da ise özellikle Çin ve Japonya gibi ülkeler nüfus azalması ve yaşlanma sorunu ile karşı karşıya. Çin, tek çocuk politikası döneminin etkilerini hala hissederken, Japonya’da nüfus azalması ekonomik büyümeyi kısıtlıyor.
Uzmanlar, bu değişimlerin küresel ekonomi, göç hareketleri ve siyasi dengeler üzerinde önemli etkiler yaratacağını belirtiyor. Afrika’nın genç ve dinamik nüfusu, kıtayı gelecekteki ekonomik büyüme ve inovasyonun merkezi haline getirebilir. Ancak, eğitim, sağlık ve altyapı alanlarında yapılacak yatırımların bu potansiyeli gerçekleştirmek için kritik olduğuna dikkat çekiliyor.
2070’e doğru dünyadaki bu nüfus eğilimleri, sadece yerel değil, küresel ölçekte politika ve stratejilerin yeniden şekillenmesine yol açacak gibi görünüyor.